PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Son yaprak


MelisaElis
18.Haziran.2019, 15:41
<b>Ülkenin batısındaki küçük bir mahallenin bir sokağının neredeyse <br />tamamı ressamlardan oluşmaktaydı. Bu mahallede, üç katlı bodur <br />bir tuğla yığınının tepesinde iki kız arkadaşın stüdyoları bulunmaktaydı. <br />Alt katlarında ise yaşlı bir ressam otururdu.<br /><br />Günlerden bir gün kız arkadaşlardan biri zatürree hastalığına yakalandı. <br />Genç kız günden güne eriyordu. Bir gün, arkadaşı resim yaparken <br />o da yatağında pencereden dışarı bakıyor ve sayıyordu...<br /><br />Geriye doğru sayıyordu; &quot;Oniki&quot; dedi, biraz sonra da &quot;onbir&quot;; arkasindan <br />&quot;on&quot;, sonra &quot;dokuz&quot;; daha sonra, derhal birbiri ardina &quot;sekiz&quot; ve &quot;yedi&quot;. <br />Arkadaşı merakla dışarı baktı. Sayılacak ne vardı acaba? <br />Görünürde sadece kasvetli, bomboş bir avlu ile altı yedi metre ötedeki <br />tuğla evin çıplak duvarı vardı. Budaklı köklerinden çürümüş, <br />yaşlı mı yaşlı bir asma, tuğla duvarın yarı boyuna kadar tırmanmıştı.<br /><br />Dönüp arkadaışna &quot;Neyin var?&quot; diye sordu. Hasta kız fısıltı halinde&quot; altı&quot; dedi. <br />&quot;Artık hızla düşüyorlar. Üç gün önce neredeyse yüz adet vardı.<br />Saymaktan başıma ağrı giriyordu. Ama şimdi kolaylaştı.<br />İşte biri daha gitti. Topu topu beş adet kaldı şimdi.&quot; <br />&quot;Beş adet ne?&quot; diye sordu arkadaşı. &quot;Yapraklar, asmanın yaprakları. <br />Sonuncusu da düşünce, ben de mutlaka gideceğim. Hissediyorum bunu.&quot;<br /><br />Arkadaşı ona saçmalamamasını söyleyip içmesi için çorba götürdü.<br />Fakat o: &quot;İşte bir tanesi daha gidiyor. Hayır, çorba filan istemiyorum.<br />Bununla geriye dört adet kaldı. Hava kararmadan sonuncusunun da düştüğünü <br />görmek istiyorum.. Ondan sonra ben de gidecegim.&quot; diyerek yanıt verdi.<br /><br />Genç kız uykuya daldığında arkadaşı da alt katta ki yaşlı ressama <br />ziyarete gitti. Bu sırada yaprak olayını da anlattı yaşlı adama. <br />Yukarı çıktığında arkadaşı uyuyordu. Ertesi sabah hasta kız derhal <br />arkadaşına perdeyi açmasını söyledi. Ama hayret! Hiç bitmeyecekmiş <br />gibi gelen upuzun gece boyunca aralıksız yağan yağmur ve şiddetle esen <br />rüzgârdan sonra, bir asma yaprağı hâlâ yerinde duruyordu. <br /><br />Sapına yakın tarafları hâlâ koyu yeşil kalmakla birlikte, testere ağzı gibi <br />tırtıllı kenarlarına ölümün ve çürümenin sarı rengi gelmiş olan yaprak, <br />yerden altı yedi metre yükseklikteki bir dala yiğitçe asılmış duruyordu.<br /><br />&quot;Bu sonuncusu&quot; dedi hasta kız.&quot;Geceleyin mutlaka düşer diye düşünmüştüm. <br />Rüzgârı duydum. Bugün düşecektir, o düştüğü an ben de öleceğim.&quot; <br />Ağır ağır geçen gün sona erdiğinde onlar, alacakaranlıkta bile, asma <br />yaprağının duvarın önünde sapına tutunmakta olduğunu görebiliyorlardı. <br /><br />Derken şiddetli yağmur yine başladı. Hava yeteri kadar aydınlanır<br />aydınlanmaz, genç kız derhal perdenin açılmasını istedi. Asma yaprağı <br />hâlâ yerindeydi. Genç kız, yattığı yerden uzun uzun yaprağı seyretti. Sonra <br />arkadaşına seslendi. &quot;Münasebetsizlik ettim. Benim ne kötü bir insan <br />olduğumu göstermek istercesine, bir güç o son yaprağı orada tuttu.<br /><br />Ölümü istemek günahtır. Şimdi biraz bana çorba verebilirsin.&quot; dedi. <br />Akşamüstü gelen hekim ayrılırken; şimdi alt kattaki bir hastaya <br />bakmam gerekiyor. Yaşlı bir ressammış sanırım. O da zatürree. <br />Yaşlı adamcağız çok ağır bir durumda, kurtulma umudu yok ama <br />daha rahat fiyat diye bugün hastaneye kaldırılıyor dedi. <br /><br />Ertesi gün hekim : &quot;Tehlikeyi atlattınız, siz kazandınız.&quot; dedi. <br />O gün öğleden sonra arkadaşı artık iyileşmiş olan arkadaşına alt kattaki <br />yaşlı adamı anlattı. Yaşlı adam iki gün hastanede yattıktan sonra ölmüş.<br /><br />Hastalandığı günün sabahı kapıcı onu, odasında sancıdan kıvranırken <br />bulmuş. Pabuçları, elbisesi baştan aşağı sırılsıklam, her yanı buz gibi bir <br />haldeymiş. Öyle korkunç bir gecede nereye çıktığına akıl sır erdirememişti <br />kimse. Sonra, hâlâ yanık duran bir gemici feneri, yerinden sürüklene <br />sürüklene çıkarılmış bir portatif merdiven, bir de üstünde birbirine <br />karışmış sarı, yeşil boyalarla bir palet ve sağa sola saçılmış bir kaç fırça <br />bulmuşlar. O vakit o son yaprağın sırrı da çözüldü. Rüzgâr estiği vakit <br />bile yerinden oynamayan yaprak, yaşlı ressamın şaheseriydi. Yaşlı adam, <br />son yaprağın düştüğü gece oraya bir yaprak resmi yapıp yapıştırmıştı.</b>