Bir gün kara yanına geldiği vakit beyazın
Beyaz korkup kaçmış siyahtan
Siyah haykırmış beyaza dur gitme diye
Beyazın kararı kesinmiş oysa
Demiş ki sen siyahsın bense beyaz
Umudun yanında karamsarlık
Aydınlığın yanında karanlık duramaz
Olsun diye diretmiş kara gözlerini dikerek beyaza
Karamsarlık olmasaydı umut
Karanlık olmasaydı aydınlık olmazdı demiş
Birinin yok olması diğerini anlamsız kılar
İtiraz sesi çabuk yankılanmış karanlığın odasında
Hem demiş sen bana dayanamazsın
Beyaz bir mum olup yansam yanında
Senden geriye hiçbir şey kalmaz
Yanılıyorsun demiş kara yanılıyorsun
Mum dibine ışık vermez ne olur ruhsat ver de
Kuytu köşede bile olsa sana yakın olayım
Ama gel gör ki dinletememiş lafını aydınlığa
İşte o günden beri aydınlık kaçar
Karanlık ardından kovalarmış
Beyaz geçerken gündüz olur
Siyahın gelmesiyle gece başlarmış
O günden sonra hiç kimse bir daha
Ne en uzun gecelerin bile aydınlanmadığını
Ne de aydınlığın üstünü gecenin kaplamadığını görmüş sonuçta
Çünkü acı olmayınca tatlı da olmazmış hayatta…


Siyahsın sen…
Siyahtan başka rengi yok çünkü zulmün…
Beyazın yok senin…
Siyah ne kadar içse beyazı tekrar de gri kalır ya hani işte sen de öylesin…

Masal sandığım kara ak resimlerden taştı isyankar sevdamın mavisi ya da öykü olduğum siyahların arasında bir geceden fışkırdı…

Gecesin sen kara sayfalarına masmavi mektuplar yazdığım yaşadıkça an be an sarhoş olduğum satır aralarına yıkılıp satır başlarında sabahladığım gecesin…
Gece ne kadar açarsa açsın gözlerini gündüzün aydınlığına eremez ya hani sen de öylesin…

İşte ben bu katran karası gecelerde gidecek yeri olmayan küçük bir çocuk olurum ellerimde hüzünler gözlerimde saklayamadığım kara gözyaşlarımla gezinirim puslu siyahların arasında…