#1  
Alt 09.Haziran.2019, 05:01
mori mori isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Senior Member
 
Üyelik tarihi: 09.Haziran.2019
Mesajlar: 176
Standart Nuh Tufanı Gerçek mi?

NUH TUFANI GERÇEK Mİ?


Kutsal kitapların gerçek dışı hurafelerle dolu olduğu iddiası materyalistlerin en gözde kavramlarından biridir. Materyalistle-re göre Nuh tufanı olayı da düş ürünü, insanları etkilemek maksadıyla mübarek kitaplara konulmuş bir hurafedir.
Nuh tufanı olayı bütün mübarek kitaplarda bulunduğu gibi ve tarihi belgelerde de izleri vardır.
Kimi mübarek kitapların tahrif edilmişliği verdikleri bilgilerin güvenilirliğini büyük ölçüde zedeler ama aynı mevzu, bahis ayrıntılarıyla Kuran-ı Kerim’de varsa bu vaka çok geniş bir boyutluk, derinlik ve gerçeklik kazanır. Nitekim bu konuda son yıllarda yapılan kapsamlı araştırmalar bu bilgilerin ilim dünyasınca da büyük değer verildiğini göstermektedir.
Kuran’da ve diğer mübarek kitaplardaki bilgilere göre Nuh (a.s) kavmine gönderilmiş bir peygamber idi. Defalarca kavmini doğ-ru yola çağrı etmiş olmasına rağmen her defasında kötü bir şe-kilde ret edilmişti. Bunun üzerine Yaratıcı irade helak edilmele-rini buyruk buyurmuş, oluşan büyük bir tufan sonucu iman eden-ler dışında tüm Nuh kavmi yok olmuştur.
======================
Materyalist felsefe Nuh tufanı olayını mübarek kitapların verdikleri diğer bilgiler gibi gerçek olmayan, insanları korkutup dinsel emirlere itaat etmelerini sağlamaya yönelik bir hurafe olduğu görüşündedir.
Fakat Nuh tufanı olayını ciddiye saha nice ilim insanı da vardır; bu konuda çok ve detaylı araştırmalar yapmışlardır.
Büyük bir tufan sonucu ortadan kalkan bir uygarlığın izleri vakit içinde normal şartlarda ortadan kalkan diğer uygarlıklara kıyasla bizlere çok daha iyi, korunmuş bir halde ulaşmaktadır. O dönem insanlarının içinde yaşadıkları evler, günlük hayatlarında kullandıkları eşyalar gibi o dönem uygarlığını gösteren izler kısa bir vakit içinde derin bir balçık tabakasının altına gömülmüş günümüze kadar derhal derhal hiç bozulmadan ulaşmayı başarmıştır.
Mezopotamya Ovası'nı etkisi altına saha Tufan'ı araştırmak için yapılmış birçok kazı vardır. Bölgede yapılan kazılarda başlıca dört şehirde, büyük bir tufan sonucu gerçekleşmiş olabilecek sel felaketinin izlerine rastlanmıştır.
Bu şehirler Mezopotamya Ovası'nın önemli şehirleri Ur, Uruk, Kiş ve Şuruppak'tır. Bu şehirlerde yapılan kazılar, bunla-rın tümünün M.Ö 3000'li yıllar civarında bir sele maruz kaldıklarını göstermektedir.
======================
Günümüzde Tel-El Muhayer olarak isimlendirilen Ur şeh-rinde yapılan kazılarda ele geçirilen uygarlık kalıntılarının en eskisi M.Ö 7000'li yıllara kadar uzanmaktadır. İnsanların ilk uy-garlık kurdukları yerlerden birisi olan Ur şehri, tarih boyunca birçok medeniyetin birbiri ardına gelip geçtiği bir yerleşim böl-gesi olmuştur.
Ur şehrinde yapılan kazılarda ortaya çıkartılan arkeolojik bulgular, buradaki medeniyetin çok büyük bir sel felaketi so-nunda kesintiye uğradığını, daha sonra vakit içinde yine yeni uygarlıkların meydana çıkmaya başladığını göstermektedir.
Leonard Woolley, British Museum ve Pennsylvania Üniversi-tesi tarafından ortaklaşa yürütülen bir kazı çalışmasına da baş-kanlık etmiştir.
Sir Woolley'in kazıları Bağdat ile Basra Körfezi arasındaki çölün ortalarında gerçekleşti. Reader's Digest dergisinde Woolley'in kazıları şöyle anlatılmaktadır:
-Kazı yapılan bölgede, derine inildikçe çok önemli bir bu-luntu ortaya çıkarılmıştı. Bu, Ur şehrinin krallar mezarlığıydı. Araştırmacılar Sümer krallarının ve soyluların gömülmüş ol-duğu bu mezarlıkta birçok efsanevi sanat eserlerine rastladılar. Miğferler, kılıçlar, müzik aletleri, altından ve kıymetli taş-lardan yapılmış sanat yapıtları…
İşçiler, çamur olmuş tuğlaların içinden bir metre kadar de-rine daldılar ve çanak çömlekleri çıkarmaya başladılar. Ve sonra aniden her şey durdu.
Woolley böyle yazıyordu. "Artık ne çanak, ne çömlek, ne kül vardı, yalnız suyun getirdiği pak çamur."
Woolley kazıya devam etti, iki buçuk metre kadar pak kil tabakasından geçilerek derine dalındı ve sonra aniden işçiler bu devrin insanları tarafından yapılmış zımpara taşın-dan aletler ve çanak çömlek parçalarına rastladılar. Çamur iyice temizlenince altında kalmış bir uygarlık ortaya çıktı. Bu durum, bölgede büyük bir su baskınının meydana geldiğini gösteriyordu. Ayrıca mikroskobik analiz, pak kilden kalın bir katmanın, eski Sümer uygarlığını yok edecek kadar büyük bir tufan tarafından buraya yığılmış olduğunu gösteriyordu. Gılgamış Destanı ile Nuh'un öyküsü, Mezopotamya Çölü'nde kazılan bir kuyuda ortak bir kaynakta birleşmiş oluyordu.
Kazıda görevli Max Mallowan, kazıyı yürüten Leonard Woolley'in ortaya çıkan bu tarihi eserler konusundaki düşünce-lerini aynı dergide şöyle aktarmaktadır:
-Woolley, tek bir vakit diliminde oluşmuş böylesine bü-yük bir kil kütlesinin sadece çok büyük bir sel felaketinin so-nucu olabileceğini belirterek; Sümer Ur'u ile Al-Ubaid'in bo-yalı çanak çömlek kullanan halkı tarafından kurulan kenti ayıran sel tabakasını, efsanevi Tufan'ın kalıntıları olarak ta-nımladı.
Bu veriler, Tufan'ın etkilediği yerlerden birinin Ur şehri ol-duğunu gösteriyordu. Alman arkeolog Werner Keller de söz konusu kazının önemini şöyle anlatım etmişti:
-Mezopotamya'da yapılan arkeolojik kazılarda balçıklı bir tabakanın altından şehir kalıntılarının çıkması burada bir sel olduğunu ispatlamış oldu.
Tufan'ın izlerini taşıyan bir başka Mezopotamya şehri ise gü-nümüzde Tel El-Uhaymer olarak isimlendirilen, Sümerlilerin Kiş şehridir. Eski Sümer kayıtlarında, bu şehir Büyük Tufan'dan sonra başa geçen ilk hanedanlığın başkenti olarak nitelendiril-mektedir.
Günümüzde Tel El-Fara olarak adlandırılan Güney Mezopo-tamya'daki Şuruppak kenti de Tufan'ın açık izlerini taşımakta-dır.
Bu kentteki arkeolojik çalışmalar 1920-1930 yılları arasında Pennsylvania Üniversitesi'nden Erich Schmidt tarafından yürü-tüldü.
Kazılarda M.Ö 3000-2000 yılları arasında var olan bir uygar-lığın doğuşu ve gelişmesi değişik tabakalarda rahatlıkla izlenebiliyordu.
Çivi yazılı kayıtlardan anlaşılan oydu ki, bu bölgede M.Ö 3000'li yıllarda, kültürel olarak oldukça gelişmiş bir kamu yaşı-yordu.
Asıl önemli nokta ise, bu şehirde de M.Ö 3000-2900 yılları civarında büyük bir sel felaketinin gerçekleştiğinin anlaşılmasıydı. Schmidt'in çalışmalarını anlatan Mallowan şöyle demektedir:
-Schmidt 4-5 metre derinlikte kil ve kum karışımı sarı top-raktan bir tabakaya erişti (bu tabaka selle birlikte oluşmuştu). Bu tabaka, höyük kesitine göre ova seviyesine yakın bir dü-zeyde yer alıyordu ve höyüğün her yerinde izlenebiliyordu...
Cemdet Nasr dönemini Eski Krallık döneminden ayıran kil ve kum karışımı tabakayı Schmidt tamamen ırmak kökenli bir kum olarak tanımlayarak Nuh Tufanı ile ilişkilendirdi.
Kısacası Şuruppak kentinde yapılan kazılarda da yaklaşık M.Ö 3000-2900 yıllarına rastgelen bir selin kalıntıları ortaya çı-kartılmıştı. Diğer şehirlerle birlikte Şuruppak kenti de muhtemelen Tufan'dan etkilenmişti.
Tufan'dan etkilendiğine dair elde kanıtlar olan son yerleşim birimi, Şurup- pak'ın güneyinde yer saha ve günümüzde Tel El-Varka olarak isimlendirilen Uruk kentidir. Bu kentte de diğerleri gibi bir sel tabakasına rastlanmıştır. Bu sel tabakası da, M.Ö 3000-2900'lü yıllarla tarihlendirilmektedir.
Bilindiği gibi Dicle ve Fırat nehirleri Mezopotamya'yı boydan boya kesmektedir. Anlaşılan odur ki, vaka anında, bu iki ırmak ve irili ufaklı bütün su kaynakları taşmış, bunlar yağmur sularıyla birleşerek büyük bir su baskını oluşturmuşlardır.
Yapılan çalışmalar sonucu elde edilen ipuçları değerlendiril-diğinde, Tufan'ın tüm Mezopotamya ovasını kapladığı görül-mektedir. Tufan'ın izlerini taşıyan Ur, Uruk, Şuruppak ve Kiş şehirleri dizilimini incelediğimiz vakit bunların bir hat üzerin-de yer aldığını görürüz.
Ayrıca MÖ 3000'li yıllarda Mezopotamya ovasının coğrafi yapısı günümüzdekinden daha farklıdır. O devirlerde Fırat neh-rinin yatağı, bugünküne göre daha doğuda bulunmaktaydı; bu akış rotası da Ur, Uruk, Şuruppak ve Kiş'ten geçen bir hatta denk gelmektedir. Dolayısıyla söz konusu bölgede Fırat nehrinin taştığı ve bu dört şehri yerle bir ettiği anlaşılmaktadır.
=================
Nuh tufanı konusunda tarihi belgeler bu kadar değildir. Ünlü Gılgamış destanında da Nuh tufanından bahsedilir.
Tarihsel belgelerin doğrulamasına rağmen materyalistler Nuh tufanı olayını kabul etmek istemezler. Bunun nedeni de tufanın mübarek kitaplarda evrensel olduğu izlenimi veren ifade-lerdir. Bu izlenimin mübarek kitaplardaki bilgilerin yanlış yorum-lanması sonucu oluştuğu kesindir. Bunun nedeni ise Nuh tufa-nının belirli bir kavme indirilmiş bir ceza olduğudur. Belirli bir kavme indirilmiş bir cezanın evrensel olması ise düşünülemez. Böyle bir vaziyet Cenab-ı Hakkın Adil sıfatına da aksi düşer.
Nuh tufanının evrensel olarak yorumlanmasının nedeni o dönem dünyasının sadece Mezapotamya ve etrafı olarak bilin-mesi dolaysıyla bilgi eksikliği olmalıdır.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
gerçek, nuh, tufanı

Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB kodu Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Açık

Forum Jump


Tüm Zamanlar GMT Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 05:36.

gaziantep escort bayan gaziantep escort
borsa haber Spor Haberleri Gazete Haber Magazin Haber Magazin Haberi Haber Sondakika Haber Haberler

Search Engine Optimisation provided by DragonByte SEO v2.0.36 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.
antalya haber sex hikayeleri vegasslotguncel.com herabetguncel.com ikili opsiyon bahis vegasslotyeniadresi.com vegasslotadresi.com vegasslotcanli.com getirbett.com getirbetgir.com tipobet
ankara escort ankara escort ankara escort bayan escort ankara ankara escort çankaya escort ankara otele gelen escort eryaman escort adana escort eryaman escort kızılay escort çankaya escort kızılay escort ankara eskort