#1  
Alt 09.Haziran.2019, 04:56
Nazli Nazli isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Senior Member
 
Üyelik tarihi: 09.Haziran.2019
Mesajlar: 218
Standart Ünlü edebiyatçılarla Ramazan söyleşisi

Ünlü edebiyatçılarla Ramazan söyleşisi


Ünlü edebiyatçılarımızın ramazanla ilgili hatıralarının bir mülakat içerisinde yan yana geldiğine daha önce şahit olmuş muydunuz? Bu kurgu röportaj, onların yazılarından seçilerek derlenmiştir.

Ahmet Can'ın röportajı

Eski ramazanlarda, ramazan öncesi hazırlık nasıl yapılırdı?

REFIK HALIT KARAY: Berat Kandili geçince evde ramazan hazırlığına başlanırdı; iki hafta süren bu hazırlık esnasında evler baştan başa yıkanır, günlerce tahta gıcırtıları İstanbul şehrine, sokaklarından kağnılar geçen bir Anadolu kasabası ahengi verirdi.
Asıl önem verilen yer, mutfak ve kilerdi. Babam, köşesine hususî bir ehemmiyetle oturur, evin erkanını nezdine çağırırdı. Ramazan erzakını tespit eder, listesini yapardı.
Büyük konakların iftar sofrasında yer almak için tanıdık olmaya lüzum yoktu. Gözüne kestirdiğine girerdin. Kimse ne olduğunuzu, nerede, ne münasebetle tanışıldığını, isminizi ve işinizi sormazdı. Otuz gün ramazanı böylece, yabancı konaklarda iftar etmek suretiyle lord gibi yiyip içerek geçiren binlerce adam vardı!

Eski ramazanlardaki İstanbul’u anlatır mısınız

SAMIHA AYVERDI: Ramazanlarda İstanbul, görücüye çıkacak bir kız kadar heyecanlı hazırlıklarla içten içe coşar ve didinirdi. Evlerden konaklara, kıyı sokaklardan cadde ve meydanlara kadar her köşenin kendine mahsus bir tavır değiştirişi, kendine bir çekidüzen verişi olurdu. Ramazan hangi aya düşerse düşsün, at cambazları, sirkler, pandomim, hokkabaz grupları da şehre o mevsimde akın ederlerdi.

Ramazanın geldiği nasıl tespit edilirdi?

HALIT FAHRI OZANSOY: Şeyhülislâm kapısında İstanbul kadısının önünden yüksek bir yerden yahut bir minareden ilk kere hilâli gören bir gözcü bu gözlemini iki şahit önünde ispat eder, ondan sonra ramazan ilân olunurdu. Mahallelerde bekçi babanın tokmağı davulunu gümbürdetmeye başlayınca ‘rüyet-i hilâl’ deyimi ile ay görünmüş demekti. Bu dini müjde bütün İstanbul’a dalga dalga yayılırdı.

Mahyacılık ve mahya nasıl ortaya çıkmıştır? İlk mahya hangi camide kurulmuştur?

SÜHEYL ÜNVER: Minareler arasında kurulan mahyaların Ahmed-i Evvel zamanında icad olunduğu söylenir. Rivayete göre Fatih Camii müezzinlerinden Hattat Hafız Ahmed Kefevi sanatkârane bir şevre işlemiş ve bunu Ahmed-i Evvel’e armağan etmiştir. Çok beğenilen bu işlemenin, ramazan gecelerinde minareler arasında mümkün olursa kandillerle tatbik edilmesi istek edilmiştir. İlk mahya Sultanahmet Camii’nde kurulmuştur.

İlk orucunuzu kaç yaşında tuttunuz?

HÜSEYIN RAHMI GÜRPINAR: İlk orucumu dokuz yaşında tuttum. Bu da ömrümde hiç unutamayacağım günlerden biridir. Oruç ben yaşta çocukların ifasına tahammül edemedikleri büyük sevaptır. Tutmaya dayanabilirsem hacı ninem, bu orucu benden bir mecidiyeye satın alacaktı. Çünkü küçüklerin oruçlarının büyüklerinkinden daha makbul olduğunu söylüyordu.

Çocukluğunuzda oruç tutarken, son dakikalarda yaşadığınız sabırsızlık nasıl aşılırdı?

BEŞIR AYVAZOĞLU: Çocuklar, ilk oruçlarını tuttukları vakit üzerlerine nasıl titrenir, bilirsiniz. Ceplerimiz bir an önce mideye indirmek için sabırsızlanırdı. İftarlıklarla dolardı. Bazen çok acıkır, nazlanırdık; büyüklerimiz bizi omuzlarında gezdirerek avuturlardı.
İftar sofrasında topun atılmasını ve ezanın okunmasını heyecanla ve sükûnetle beklemek nasıl bir duygu?

RUŞEN EŞREF ÜNAYDIN:
En büyüğümüzden en küçüğümüze kadar on-on iki kişi, sabırsızlığımızı duaların kerametiyle gidererek topu nasıl dindar ve hürmetkâr beklerdik. Bembeyaz başörtüleri içinde kadınların oruçtan sararmış yüzleri bir nevi şefkatle ruhanîleşirdi. Gözlerini yanıbaşındaki saatten ayırmayan erkekler küçük bir iskemle gıcırtısından bile huysuzlanırlardı.

Ve iftar anı...

MUSTAFA KUTLU: Ses kesiliyor. Rüzgâr duruyor. Güneş dağların ardına çekiliyor. Kuzeyde bir yıldız göz kırpıyor. Nefesimizi tutuyoruz. Kuşlar kanatlarını kapatıyorlar. Çekiç, örsün kenarında bekliyor. Dalgalar diniyor. Ve ağızları mis gibi kokanlar ve o gün insanlara gülden ağır bir söz söylememiş olanlar ve o gün almayı değil, hep vermeyi düşünenler ve o gün ‘sabredenlere hesapsız ecirler verilecektir’ müjdesi ile müjdelenmiş olanlar meleklerle beraber iftar sofrasına oturuyorlar.

Ramazana veda edileceği vakit yaşadığınız duyguları bizimle paylaşır mısınız?

YAKUP KADRI KARAOSMANOĞLU: Çocukluğumda ramazanın yirmisinden itibaren beni tuhaf bir hüzün kaplardı. Oyunlarıma bir neşesizlik, çalışmalarıma bir isteksizlik gelirdi. Her sabah yatağımdan kalbimde bir derin acıyla uyanırdım ve kendi kendime “Bir gece daha bitti” derdim. Müslüman evlerinde ramazanın son günleri teneffüs edilen havada mukaddem bir yaz kokusu sezilirdi.

Çocukluğunuzda Kadir gecelerini nasıl yaşardınız?

NIHAT SAMI BANARLI: Ben, henüz yavru sayılacak yaşlarımda, Ayasofya’daki Kadir gecelerini görmüştüm. Çocuk ruhum, o gecelerde on binlerce Müslümanın, bir ses, bir ruh, bir vücut gibi dalgalanışı karşısında derin heyecan duyar, sanki ruhum yanardı. Itrî’nin ilâhi Tekbir’ini de ilk kere o gecelerde sanki uçsuz bucaksız bir korodan dinlemiştim.

Sizce eski ramazanların lezzetine kavuşmak için neler yapmak gerekiyor?

YAHYA KEMAL BEYATLI: Biz cedlerimiz kadar Müslüman, onların diyanetine sahip, onlar kadar imanı hararetli olursak, bu mübarek ay yeni bir şaşaa ile dirilir. Bir müze, bir şehrâyin olmaktan çıkar, her yıl tekerrür eden bir tasfiye merhalesi olur. Bazen eski ramazanlara mütehassir, bazen ramazanı cedlerimizin lezzetiyle hâlâ yaşıyor. Bazen ramazanın da her şey gibi zevalinden korkuyor. Mamafih, ramazan eski medeniyetimizin küçük tefek güzellikleriyle devrine devam ediyor.

Siz de ‘Eski Ramazanlar’ı özleyenlerden misiniz?

İSKENDER PALA: Günümüzde Ramazanlar eskisi kadar olmasa da sosyal hayata bir canlılık getiriyor. Eski meddahların yerini medyahlar; eski cami avlularının yerini de Ramazan çadırları alalı büyük şehirlerimizde tekrar fukara fukaranın eğlencesi çıkıyor ve karnı doyuyor.
Eski bayramlar nasıl geçerdi?

AHMET HAMDI TANPINAR: Eski İstanbul bayramları çok başka türlü idi. Bayram sabahı güneş bile başka türlü, adeta ruhani doğardı. Şehir, daha birkaç gün önceden bayrama hazırlanırdı. Dolaplarıyla, atlıkarıncalarıyla gümüş kırbaçlı Çerkez eğerli pırıl pırıl atlarıyla, bin türlü sürprizleriyle bayram yerleri şehre gündelik hayatından çok başka bir görünüş verirdi. Çocuk bu günlerin tek hakimiydi.

Son olarak; halkımıza göndereceğiniz bir mesaj var mı?

ERCÜMENT EKREM TALU: Gönül ister ki, Müslümanlar her akşam camilerde toplansın, secde-i Rahman’a varsın. Camilerin pencerelerinden fışkıran nur, caddenin mülevves kaldırımlarında dolaşan kapkara vicdanlı kalabalığın gözlerini kamaştırsın. Camilerimiz Ramazan’dan sonra da cemaatsiz, duasız, sessiz ve ıssız kalmasın.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
edebiyatçılarla, ramazan, söyleşisi, Ünlü

Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB kodu Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Açık

Forum Jump


Tüm Zamanlar GMT Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 05:49.

gaziantep escort bayan gaziantep escort
borsa haber Spor Haberleri Gazete Haber Magazin Haber Magazin Haberi Haber Sondakika Haber Haberler

Search Engine Optimisation provided by DragonByte SEO v2.0.36 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.
antalya haber sex hikayeleri vegasslotguncel.com herabetguncel.com ikili opsiyon bahis vegasslotyeniadresi.com vegasslotadresi.com vegasslotcanli.com getirbett.com getirbetgir.com tipobet
ankara escort ankara escort ankara escort bayan escort ankara ankara escort çankaya escort ankara otele gelen escort eryaman escort adana escort eryaman escort kızılay escort çankaya escort kızılay escort ankara eskort